Fashionmatic’in sorgu odasında, TOHUM markasının yaratıcısı mücevher tasarımcısı Verda Alaton var! Sık sık seyahat eden ve ruhunda seyahat ettiği destinasyonlarda tanıklık ettiğini kadrajına almaktan doğan bir fotoğrafçılık tutkusu da barındıran yetenekli tasarımcıyla mesleğini, hayal dünyasını, yarattığı koleksiyonları ve ilham aldığı detayları konuştuk.
*Mücevher tasarımcılığına 20 yaşında keyfi olarak yaptığın tasarımlarla başladığını biliyorum. Peki tutkuyla bağlı olduğun bu meslekten seni hangi etkenler vazgeçirebilir?
Sanırım büyük hayat değişikliklerine neden olabilecek şeyler, önceliklerimi değiştirebilir.
Ancak hiçbir şartta, hayatımın temelinde olan mesleğimden tamamen kopabileceğimi düşünmüyorum. Bir şekilde, içinde bulunduğum şartlarda da bir yolunu bulup; meslek olarak olmasa da tasarıma devam edeceğimi düşünüyorum. Tasarım, uzun yıllardır hayatımın bir parçası olduğundan ve tasarımsız bir dönem neredeyse hatırlamadığım için; geleceğe baktığımda da aynı resmi görüyorum.
*Diyelim ki bir "mood board" hazırlayacaksın. Ancak hayal ettiğin hiçbir şeye ket vurulmayacağını düşün. Başrolünde kimler&neler var?
Bir fotoğraf çekimi hayal ediyorum. Afrika’nın muhteşem doğa manzaralarında..yemyeşil doğasında, Sahra çölünde, Baobab ağaçları arasında...Doğa ve Afrika insanın dışında hiçbir dekor olmayan bir ortam. Sadece insan ve doğa. Çok yalın nötr tonlarda, modern kesimli minimalist kıyafetler ve TOHUM’lar. Amaç; tohum felsefesini ve yaşama geçmiş halini özüne döndürmek, en yalın ve doğal ortamda görüntülemek… Bunun yanı sıra; evrenin yarattığı doğal güzellikleri, TOHUM taşları ve tasarımları aracılığı ile çıkış noktası olan Afrika’da bir araya getirmek… Gözümde ışık, canlılık, tazelik, insanın ve toprağın en doğal yalın halleri canlanıyor.
*Renk dilini nasıl tanımlarsın?
Nötr renkler üzerinde doğanın tüm renkleri. Beyaz,kum rengi, gri, kobalt. Ve üzerinde çarpıcı doğadan gelen tüm tonlar… Çarpıcı kırmızı, mavi yeşil, sarı, turuncu ve elbette doğal fonların üzerinde...
*Stil ve güzellik kodların neler?
Bedenime uygun ve beni rahat ve kendim gibi hissettiren şeyler. İçinde rahatsam, renkleri ve dokusu huzur veriyorsa tamamdır.
Makyajla fazla aram yok ancak en çok göz kalemi ve rimel kullanırım. Bir de MAC’in yanaklarıma sürdüğüm allığı ve dudak parlatıcısı var.
*Tasarımların hangi ruhlara hitap ediyor?
Özgür, özgüvenli, şahsiyetli, meraklı, kendi gibi olan, güçlü ruhlara.
*Koleksiyonlarını oluştururken kendi benliğinle tamamen başbaşa kalabiliyor musun?
Başka bir yol bilmiyorum. Yollardayken bulduğum malzemeler beni heyecanlandırdığı anda zaten benliğimle bir oluyorum ve bir şeyler kafamda canlanmaya başlıyor. Sonra devamı geliyor.
*Yazın takmaya doyamadığın takın nedir?
Sezonlara göre takacaklarımı ayırmakta zorlanırım; ancak yıllardır taktığım yüzüklerime ek olarak dönemsel olarak özlemlerime, ruh halime ve seyahatlerime göre eklerim olur. Örneğin; Afrika’ya özlem duyduğumda, yıllardan beri benim için yeri değişmeyen hayvan dişleri kolyelerimi takarım, meditatif bir ruh halindeysem Tibet’ten getirip yıllardır kullandığım ağaç tohumu bileziklerimi takarım. Sevdiklerimden hediye gelen özel parçalardan yaptığım takıların yeri apayrıdır.
*Yeni koleksiyonunda senin çok heyecanlandıran ve tutkuyla bağlandığın parça hangisi?
Koleksiyonun bütünündeki taze, serin tonlar ve pop bir ifade beni heyecanlandırıyor. TOHUM’un alışık olunan yapısından biraz daha farklı bir his var. Materyaller, ilhamlar aslında benzer olsa da; koleksiyona yansıması farklı oldu. Bu, hoşuma gidiyor. Prensipleri temel tutarak; tasarımı farklılaştırmak, şaşırtmak keyifli oldu.
*Bir mücevher tasarımcısı olarak, mücevherlerine ayrı bir anlam yüklüyor musun?
Örneğin hangisini takmadığında, kendini çıplak gibi hissedersin?
Çok uzun senelerdir taktığım, gönlümde ayrı yeri olan parçalarım vardır. En çok benimle bütünleştiklerini düşündüğüm, manevi yerlerinin ayrı olduğu yüzüklerim, kolyelerim ve bileziklerim var. Yüzük, en çok kullanmaktan keyif aldığım aksesuar. Yüzük takmadığımda kendimi eksik hissedebilirim; ancak genel olarak hiçbir şeye fazla anlam yüklemememizin değil, sadece keyfini çıkartmamızın daha doğru olduğunu düşünürüm.
*Kulağında çalan albümler hangileri?
Her türlü müzikten keyif alırım. Müziğin olmadığı bir ortamda çalışmak da zor oluyor. En çok keyif aldığım ve bana ilham olan müzik tarzı Batı Afrika Blues’u. Ali Farka Touré ve Ry Cooder’ın Talking Timbuktu albümü.
*Gözlerin neler okumayı tercih eder?
Gerçek yaşamları, ilham verici hayatları, hikayeleri, keşifleri okumayı severim..
Polonyalı gazeteci yazar Ryszard Kapuscinski’nin ve Hint yazar Arundati Roy’un kitaplarını, her zaman çok keyifle okurum. Beni alır, dünyanın farklı diyarlarına götürürler..
*Sana ilham veren filmler var mı? Hangileri?
“Man on Wire” belgeselini izlediğimde ilhamla dolmuştum. Pek çokları var tabii ki; ama ilk örnek verebileceğim o belgesel…Tutku, istek ve odağın muhteşem bir birliği…
-F.matic Team-